İnsanlar
gizlice metrolarda, vapurlarda müzik yapıyorlar. Gizlice sanatlarını sergileyip
üç beş kuruş kazanmaya çalışıyorlar. Sokak sanatçıları saklanıyor. Üzülüyorum.
Bu duruma üzülüyorum. Sanatın rahatsız edici olduğu düşünülüp engellendiği,
sanatçının saklanarak ve saklayarak sanat yapmasına üzülüyorum. İnsanları çalarak
değil müzik aletini çalarak para kazanmaları engelleniyor. Sanata çok önem
veren büyük bir öndere sahip olan bu ülkenin sanatçılarının devlet başkanlarını destekleyip onlara yağcılık yapmadan sanat yapamaması çok üzücü. Gerçek
sanatçıların saklanarak sanat yaparken birkaç saçma sözü birleştirip sanat
yapan "sanatçıların" var olması çok üzücü. Bu ülkenin sanata verdiği
değerin gitgide yok olması çok üzücü. Sanatın siyasetçilerin elinde bir oyuncak
olması çok üzücü
Sessiz Haykırış
Yalandan arkadaşlarımızla ve gülüşmelerimizle boğulduğumuz o yalnızlık kafesindeyim.
16 Şubat 2017 Perşembe
Korkuyorum
Korkuyorum Tanrım korkuyorum. Bu sana ilk defa korktuğumu söylediğim, yazdığım an. Korkuyorum Tanrım. Yalnızlıktan, ölümden ve tabi ki insanlardan. Acı çekmenin, sorunlar yaşamanın normal olduğunu biliyorum. Annem ve teyzemler hep söylüyor bu hayat bir sınav öbür tarafa dair. Alışkın bizim nesil fakat Tanrım bu sınav hepsinden zor. Hayat dediğim bu sınav 160 dakikaya 12 yılı sığdıran ÖSYM'den daha çok zorluyorsun. Korkuyorum ve ölüyorum sanki her gün. Tanrım kaybetmekten korkuyorum. Hayallerimden bir bir vazgeçmekten, bir bir yok olmalarından korkuyorum. Ve biliyorum Tanrım yanımdasın fakat yine de korkuyorum.
3 Şubat 2017 Cuma
Aşkı Hızlı Yaşayanlar
Nazım Hikmet kadınları hiç sevmedi. Nazım Hikmet sevmeyi
sevdi. Birine aşık olduğunda yaşadığı o duyguları sevdi. Nazım ne Pirayeyi ne
de Verayı sevdi. Çoğu yazar şairde böyledir. Duygulardan beslenen insanlardır
bunlar. Onlar birilerini sevmez. Onlar duyguları severler. Birisi tarafından
sevilmeyi yüceltilmeyi severler. Biri tarafından hiç farkında olunmamayı asla
tanınmamayı severler. Birine karşı sonsuz bir sevgi duymayı severler. Aşkı en iyi yaşayan bu insanları aslında aşkı en hızlı yaşayanlardır. Onlar o insanları değil o duyguları
severler.
15 Ocak 2017 Pazar
Bilmiyordum
Sevilmeye alışkın değilim. Bilmem birinin bana seni seviyorum demesini. İnsanların bana sana ihtiyacım var demesini çok duydum ama seni seviyorum dediklerini neredeyse hiç duymadım. Ve sen o sözleri söylediğinde önce şaşırdım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ne denirdi ki o durumda. Bilmiyordum ne diyeceğimi. Bilmiyordum.
25 Aralık 2016 Pazar
Sana Söylemek İstediklerim
Pişman mıyım? Evet. Peki geri dönmen için çaba gösterebilir
miyim? Hayır bu hakka sahip değilim. Sana ihtiyacım mı var? Evet. Sana
ihtiyacım var. Senin dostluğuna ihtiyacım var. Birinin bana nasılsın demesine
ihtiyacım var. Birinin yanında sahte gülüşlere ihtiyacımın olmamasına ihtiyacım
var. İçimde fırtınalar koparken bunu fak etmene ihtiyacım. Peki geri dönsen
seni kabul eder miyim? Hayır. Bana bana zarar veriyorsun dedikten sonra seni
kabul edemem. Sana zarar verdiğimi bile bile yanında duramam. Senin benle
konuşmana izin veremem. Peki hala zarar görüyor musun? Peki sustular mı? Peki
yardıma ihtiyacın var mı? O dipsiz kuyudan çıkabildin mi?
21 Eylül 2016 Çarşamba
YAŞA!
YAŞA!
Kendine değer vererek, var olduğunu bilerek, insan olduğunun farkına vararak YAŞA!
Yaşadığın her anın ve aldığın her nefesin değerini bilerek YAŞA!
Sana ne denirse densin YAŞA!
İnsanları boş ver. Etrafında senin hakkında yalan yanlış bilgiler veren, seni değersiz hissettiren insanları boş ver.
YAŞA!
Onlara inat YAŞA!
Onları duyma, kendi değersizliklerini sana yansıttıklarının farkına var ve YAŞA!
Kimsenin elinden bu muhteşem özelliği almasına izin verme.
Kendini sev çünkü bu dünyadaki seni en çok seven kişi sensin.
Kendini sev çünkü sevilmeye değer olduğunu bil. Bunu başkalarına yansıt.
Var olduğunu, nefes aldığını, kalbinin çarptığını, yaşadığını herkese göster.
Seni boşluğa atmaya çalıştıklarında ruhunun kanatlarıyla o boşluktan çık.
Onlar ne kadar denerse denesin senin var olduğunu göster.
YAŞA!
Dünyadaki en önemli insanmış gibi. Ki en önemli insan sensin.
YAŞA!
Harika olduğunu bilerek, bir boşluk olmadığını fark ederek YAŞA!
Bu dünyanın önemli bir sebep için geldiğini bilerek YAŞA!
YAŞA!
Onların kazanmalarına asla izin verme. Seni öldürmeyi başarmalarını sağlama.
YAŞA!
Kendin için, sevdiklerin için YAŞA!
Kendine değer vererek, var olduğunu bilerek, insan olduğunun farkına vararak YAŞA!
Yaşadığın her anın ve aldığın her nefesin değerini bilerek YAŞA!
Sana ne denirse densin YAŞA!
İnsanları boş ver. Etrafında senin hakkında yalan yanlış bilgiler veren, seni değersiz hissettiren insanları boş ver.
YAŞA!
Onlara inat YAŞA!
Onları duyma, kendi değersizliklerini sana yansıttıklarının farkına var ve YAŞA!
Kimsenin elinden bu muhteşem özelliği almasına izin verme.
Kendini sev çünkü bu dünyadaki seni en çok seven kişi sensin.
Kendini sev çünkü sevilmeye değer olduğunu bil. Bunu başkalarına yansıt.
Var olduğunu, nefes aldığını, kalbinin çarptığını, yaşadığını herkese göster.
Seni boşluğa atmaya çalıştıklarında ruhunun kanatlarıyla o boşluktan çık.
Onlar ne kadar denerse denesin senin var olduğunu göster.
YAŞA!
Dünyadaki en önemli insanmış gibi. Ki en önemli insan sensin.
YAŞA!
Harika olduğunu bilerek, bir boşluk olmadığını fark ederek YAŞA!
Bu dünyanın önemli bir sebep için geldiğini bilerek YAŞA!
YAŞA!
Onların kazanmalarına asla izin verme. Seni öldürmeyi başarmalarını sağlama.
YAŞA!
Kendin için, sevdiklerin için YAŞA!
10 Eylül 2016 Cumartesi
The Black Eyed Peas - #WHERESTHELOVE ft. The World DİNLE
Şarkı bundan tam 13 yıl önce yapılmış. 13. yılına özel tekrar yayınlıyorlar. Yeni klip ve yeni insanlarla. En büyük sebebi de tekrar artan terör olaylarından dolayı. İnsan klibi izledikçe ne kadar berbat bir dünyada olduğunu anlıyor.
Şarkı 13 yıl önce yazılmış fakat büyük ihtimal hiç bu kadar anlamlı olmamıştır.
13 yıl boyunca insanoğlunun hala aynı dertlerle uğraştığını daha da kötüleştiğini görüyoruz. Kendini gelişmiş sayan uygar insanoğlunun aslında tam 13 yıldır hiç değişmediğinin farkına varıyoruz. Hala nefret ve kin var. Hala ırkçılık var. Üsttekilerin kavgalarının çıkarlarının alttakileri etkilediğini gösteriyor. Takım elbiseli korumalarla etrafı çevrili olan tüm suçun onlarda olmasına rağmen hiç bir suçu olmayan acı çeken masum korumasız çocukların acıyı çekmesini görüyoruz. Çocukların ölü bedenlerini görüyoruz. Harabelerdeki insanları görüyoruz. Saraylarında köşklerinde oturanların çıkardığı savaşın gecekonduları yıktığını görüyoruz. Zenginin ölümsüzlüğünü fakirin faniliğini görüyoruz.
Çocukların savaşla büyümesini. Çocuklarına acıyla büyüyüşünü görüyoruz.
Ve tüm dünya soruyor 'Sevgi nerede?'
Bu kadar çocuk ölürken bu kadar insan acı çekerken nerede bu sevgi? Nerede merhamet? Nerede vicdan azabı?
Tüm dünya soruyoruz size takım elbiseli büyük adamlar. Sevgi nerede. Verdiğiniz barış sözleri nerede.
Barış sizin evleriniz için mi var sadece. Korunaklı odalarınız için mi var.
https://www.youtube.com/watch?v=YsRMoWYGLNA
3 Temmuz 2016 Pazar
TANRIM YAŞIYORUZ
Tanrım yaşıyoruz! Zorda olsa, acı dolu da olsa yaşıyoruz. Yaşıyoruz çünkü ölümden korkuyoruz. Ölümün getirdiği o soğukluktan, bilinmezlikten. Toprağa gömüleceğimiz o andan. Tanrım yaşıyoruz ve ölmek istiyoruz. Ölümden korkarak ölmek istiyoruz. O mutlu anları unutuyoruz. Acıları, stresi ve bize zarar veren her şeyi hatırlıyoruz. Fakat mutlu olmayı unutuyoruz. Elimize verilen cihazlarla yaşıyoruz. İnsanlardan nefret ederek ve korkarak yaşıyoruz. Zarar görürüz diye her şeyden uzaklaşıyoruz, uzaklaştırılıyoruz. Yere düşmemizden korkan ailelerimiz yüzünden en küçük kesikte ağlıyoruz. Yaşamak istemiyoruz. Tanrım yaşıyoruz korkarak. Dizlerimiz kabuk bağlamıyor artık. Ruhumuz acı çekerek güçlenemiyor. Acılar bize çok geliyor. Ve yine korkarak ölüyoruz. Tanrım yaşıyoruz. Acı çekmekten korkarak, yere düştüğümüzde elimizi tutacak biri olmamasından korkuyoruz. Ama yine de yalnız olmak istiyoruz. Tanrım dolunayın olmadığı günlerde gecenin karanlığından korkuyoruz. Karanlıktan korkuyoruz ama yine de siyahı seviyoruz. Tanrım odalarımızdan çıkmıyoruz. Çıkmaktan korkuyoruz. Bir kazaya kurban gitmekten korkuyoruz. Tanrım yaşıyoruz! Ama nasıl
26 Mart 2016 Cumartesi
DERİN BİR NEFES ALIN
Derin bir nefes almalı, biraz beklemeli, o sessizliği hissetmeliyiz. Sonra tüm gücümüzle içimizde tuttuğumuz o çığlıkları, beynimizi dolduran o seslerin hepsini dışarı atmalıyız. Nefesimiz kesilene kadar bağırmalıyız.
Hepimizin sorunları var. Hepimiz, aramızda en güçlü duran kişi
bile, kırılganız. Ve yaralarımızı sessizlikle, telefonlarımızla,
müziklerimizle, kitaplarımızla ya da uykuyla kapatmayı çalışıyoruz. Ve hepimiz
yavaş yavaş kabuğuna çekiliyor.
Ve bunun bizi güçlendirdiğini düşünüyoruz.
İşte en büyük yalan bu yalnız olmak, insanları uzaklaştırmak, dertleşeceğiniz
birinin olmaması bunların hepsi sizi daha çok kırılgan yapar.
O yüzden en azından bir tane dost edinin ve bir çok arkadaş. Yanında
ağlayabileceğiniz biri bulunsun, başınızı omzuna koyabileceğiniz biri bulunsun.
Ve her şey fazla geldiğinde, ve kafanız dolduğunda. Derin bir
nefes alın ve çığlık atın, bağırın her şeye. Sizi siz yapanları açıklayın.
11 Mart 2016 Cuma
YALNIZLIĞIN SİMGESİ İNSANLAR
Bazı insanlar vardır yalnızlığın simgesi gibidir. Daha doğduklarında
anda yalnızlık içlerine oturur. İşte böyle insanlar kalabalıkta olsa, dostları
da bulunsa hep yalnız oldukları gelir akıllarına. Ve kendileri halletmeye çalışır.
Böyle insanların hayatlarına girmek ya da onları
hayatlarınıza sokmak yapabileceğiniz en iyi şeydir. Çünkü bu insanlar siz
üzüldüğünüzde yanınızda olabilecek, siz ağladığınızda göz yaşlarınızı
silebilecek, bir annenin evladıyla gurur duyarmışçasına sizin yaptıklarınızla
gurur duyabilecek, bir babanın evladının yanında durması gibi durabilecek insanlardır.
Benim hayatımda böyle birkaç insan var. Ki onların hayatımda
olması beni ayakta tutabilen, benim kötü biri olmadığımı hatırlatan sayılı
şeylerden biri.
ESKİ BİR DOST
Siz mutlusunuzdur. Epey eğlenirsin o gün. Ve bir sınıfın
önünden geçerken kafanızı çevirirsiniz. Karşınıza eskiden dostum dediğiniz kişi
gelir. Suratınız düşer. Sonra biri gelir gülümsetir. Öylece içinizde buruklukla
geçersiniz.
Ben birini bıraktıktan ya da biri tarafından bırakıldığıma o
kişinin bir daha yanına canım cicim diye yaklaşacak bir insan değilim.
Ve bu iyi hissettirmiyor. Sadece geri döndüğümde hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak her şey değişmiş olacak. Ve ben dışarıdan bir izleyici
gibi kalacağım o hayatta. Ben daha önceden yaptım. Olmuyor.
O dostunuz dediğiniz
ama şimdi sizin için herkesten uzak olan kişi en çok da her gördüğünüz de, her
mesaj attığında içinizde bir buruklukla birlikte bir hissizlik oluyor. Ve o mesajı okuduğunuzda daha beter oluyor. Çünkü
orada biraz intikam, biraz acımasızlık, biraz da nefret bulunuyor.
Ki bunlar en zarar verecek duygulardır.
8 Mart 2016 Salı
ŞİİR YAZMAYA BAŞLADIM
Şiir yazmaya başladım. Tuhaf çünkü ben düz yazı insanıyımdır. Sayfalarca yazar, yazar sonra yırtar atarım. Şimdi düz yazıda cümlelerim birleşmiyor.
Şiir yazmak bana göre yarım kalmış insanların yarım hayallerinden oluşur çoğunlukla. Ve bu yarımlıklar şiirle bütünleşir. İnsan tam olarak bitiremediği cümlelerini şiire işler ve bu şiirler bütün gözükür.
Şiir yazmak belki de her ergenin lise döneminde geçirdiği bir evredir. Önemli olan yazmayı devam ettirmektir.
Yine bir şeyler saçmaladım teşekkürler.
Şiir yazmak bana göre yarım kalmış insanların yarım hayallerinden oluşur çoğunlukla. Ve bu yarımlıklar şiirle bütünleşir. İnsan tam olarak bitiremediği cümlelerini şiire işler ve bu şiirler bütün gözükür.
Şiir yazmak belki de her ergenin lise döneminde geçirdiği bir evredir. Önemli olan yazmayı devam ettirmektir.
Yine bir şeyler saçmaladım teşekkürler.
4 Mart 2016 Cuma
AKREP GİBİSİN KARDEŞİM
"Akrep gibisin kardeşim" Nazım Hikmet'in insanoğlunu en iyi anlattığı şiiri bence. İnsanoğlunun ne kadar kötü olduğundan, ne kadar zulüm yaşattığını fark etmesini sağlıyor bu şiir.
"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! "
"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! "
Herhalde bu şiir biz tarihin en uygar insanları anlatıyor. Ne kadar uygar olduğumuzu, ne kadar iyi olduğumuzu...
Bu şiir bizim ne kadar korkak, ne kadar umursamaz, ne kadar benzer olduğumuzu anlatıyor
22 Ekim 2014 Çarşamba
Değişiyor Muyum
Acaba değişiyor muyum? Eğer değişiyorsam değişmeyi bırakmalıyım. Ben eski dostlarımla ve eski hallerimle mutluyum. Değişmek istemiyorum.
Değişmek kötü bir şey mi? Belki değil belki evet. Belki hayatta yaptığımız en kötü şey hep belki bilmemekten nefret ediyorum.
Değişmek kötü bir şey mi? Belki değil belki evet. Belki hayatta yaptığımız en kötü şey hep belki bilmemekten nefret ediyorum.
17 Ekim 2014 Cuma
İNANMAK
İnsan inanmak ister. Yalana, hayallere, gerçek olmayana, aşka, insana. İnsan her zaman inanmak ister bir şeye bağlı kalmak istemiştir. İnsan aciz bir yaratıktır belki. Tek başına yapamayacak inandığı kişiyi kaybedecek diye korkar. Bunları her insan yaşar. Çoğu o hayali kahramanlara, çoğu kitaplara, çoğu Allah'a, çoğu aşka. Yani ne olursa olsun herkes bir şeye inanır. İnanmak ister. İşte bu yüzden insanlar kendine yalan söylenmesini sever kendine yalan söylenildiğini öğrenmeyi sevmezler. Çünkü o yalanda olsa inanılacak bir şeydir.
15 Mart 2014 Cumartesi
Acılar Labirenti
Alaska'nın Peşinde adlı kitabı okudum. Kitapta sorulan soru "Labirentten nasıl çıkarız?" işte bunu düşündüm.
Ve vet bu labirent öncelikle bence bizim hayatımız ve bizi bu labirentte koşturan pişmanlık ve acılarımız biz onlardan kaçmaya çalışıyoruz ama boşuna bir çaba bu labirentten kaçış yolumuz yok.Ölüm haricinde.
Bu labirentten çıkamayız acı her an yanımızda o labirent bizim hayatımız. Acıdan kaçabildiğimiz anlarda mutlu oluyoruz. Ama ne olursa olsun acı her zaman yakalıyor. Yunan mitolojisine göre acı tanrıçası 12 yunan tanrısı ve titanlardan ve bilmediğim başka tanrılardan önce gelmiştir. Acının her zaman var olduğunun başka bir göstergesidir. Ve hayat bitince labirentte biter ve acı gelmeyi bırakır.
KİTAP YORUMUM
Öncelikle John Green harika bir yazar bildiğimiz üzere. Kitap çoğu kitapta bulduğumuz polyannacılık oynayan karakterlerden yoksun bu güzel bir şey yani her zaman mutlu son diye bir şey yoktur. Ve herkesin hayatı çok güzel değil. Kitap güzeldi özellikle Alaska'nın tavırları ve sözleri tamamen harikaydı. İçeriğini okuyunca zaten sizde harika olduğunu anlarsınız. Ben sadece sonunda Tıknaz'ın yazdığı o kısımdaki bazı sözcükleri anlayamadım yani sonu bana anlamsız gibi geldi. Yani büyük ihtimal büyük güzel ya da kötü bir şekilde bir patlama yaratmadığı için olsa gerek. Yani sözler güzeldi ama nerde bunun güzel büyük bir sonu.
Neyse yine de kitap insanları kendine bağlıyor.
Ve vet bu labirent öncelikle bence bizim hayatımız ve bizi bu labirentte koşturan pişmanlık ve acılarımız biz onlardan kaçmaya çalışıyoruz ama boşuna bir çaba bu labirentten kaçış yolumuz yok.Ölüm haricinde.
KİTAP YORUMUM
Öncelikle John Green harika bir yazar bildiğimiz üzere. Kitap çoğu kitapta bulduğumuz polyannacılık oynayan karakterlerden yoksun bu güzel bir şey yani her zaman mutlu son diye bir şey yoktur. Ve herkesin hayatı çok güzel değil. Kitap güzeldi özellikle Alaska'nın tavırları ve sözleri tamamen harikaydı. İçeriğini okuyunca zaten sizde harika olduğunu anlarsınız. Ben sadece sonunda Tıknaz'ın yazdığı o kısımdaki bazı sözcükleri anlayamadım yani sonu bana anlamsız gibi geldi. Yani büyük ihtimal büyük güzel ya da kötü bir şekilde bir patlama yaratmadığı için olsa gerek. Yani sözler güzeldi ama nerde bunun güzel büyük bir sonu.
Neyse yine de kitap insanları kendine bağlıyor.
28 Şubat 2014 Cuma
Yakın Arkadaş
Herkesin hayatta takıldığı en az bir nokta vardır. Ben bugün yaşadım galiba evet çok kötü zamanlar oldu ama en yakın arkadaşınızla ilgili olunca takılıp kalıyorsunuz.
Bugün mühteşem 3lü dediğimiz grubumuz toplandı epey iyi oldu. Lise yüzünden konuşamıyorduk buluşamıyorduk. Bugün eğlendik ve en yakın arkadaşım ayrıldığımızda bana bir sır verdi. Bunu burada paylaşmam doğru mu? Hayır. Doğru değil. Bana sır o kadar zor ki. O kadar ağır ki. Ama biz onla çok badire atlattım. Ona güveniyorum. Ona bu yardımı ben yapabilirim. Bugün kötü geçti ama önemli değil o benim yakın arkadaşım tek desteğim ona güvenmem yardım etmem gerekir.
Bugün mühteşem 3lü dediğimiz grubumuz toplandı epey iyi oldu. Lise yüzünden konuşamıyorduk buluşamıyorduk. Bugün eğlendik ve en yakın arkadaşım ayrıldığımızda bana bir sır verdi. Bunu burada paylaşmam doğru mu? Hayır. Doğru değil. Bana sır o kadar zor ki. O kadar ağır ki. Ama biz onla çok badire atlattım. Ona güveniyorum. Ona bu yardımı ben yapabilirim. Bugün kötü geçti ama önemli değil o benim yakın arkadaşım tek desteğim ona güvenmem yardım etmem gerekir.
Sırlar önemlidir
17 Şubat 2014 Pazartesi
Lise
Eğer ilköğretimde iseniz onun tadını çıkarın çünkü lise övüldüğü gibi değil. Tamam bir havası var ama yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve bu insanlardan size göre olanları ayırıp bulmanız gerekiyor.
Yani hepsi birer koyun sürüsü. Herkeste cool olma çabaları özellikle DOKUZLAR. Yani dokuz olduklarını unutup cool olmaya çalışıyorlar. Abi sen eziksin senin cool olman için daha iki yılın var. Bu neyin çabasıdır. Ve tabi kide ülkemizin ileri olduğunu moda olduğunu sanması yüzünden bir şey bedava gibi herkeste var bir düşünün "Bu ne diye?" koyun sürüsü olduklarından hepsi aynı takılıyor. Tüm lisede erkeklerde deri ceket ve greyder var bir farklı olun yani sen öyle giyinince cool olmuyorsun koyun sürüsünün bir parçası oluyorsun. Kızlarda ise pişti olunca ağladıkları için tabi kide onlarda da telefon muhabbetti var hepsi son model telefon için kıçlarını yırtıyorlar.
Hepsi aynı farklı olun başka yön seçin ve kimseyi önemsemeyin. Gülümseyin millet lisede insanlar birilerini ezerken gülümser oysa onlar size laf söylerken gülümsediğiniz de onları takmadığınızı gösterir. Bu iyi bir şey. Ben kimseyi takmamayı karşı çıkmayı öğrendim. Hayatım evet kötü ama asla onlar dediklerini yapmayacağım ben onların o berbat laflarını duymayıp gülümseyip kıçımı göstereceğim.
Üzülmeyin millet üzülmeyi, ağlamayı çok denedim sadece kendime zarar veriyorum. Gülümseyin ve kulaklarınız onlara kapayın. Kötü sözleri sizde söylesin lise diye başladım nereye geldim neyse gülün, gülümseyin.
Yani hepsi birer koyun sürüsü. Herkeste cool olma çabaları özellikle DOKUZLAR. Yani dokuz olduklarını unutup cool olmaya çalışıyorlar. Abi sen eziksin senin cool olman için daha iki yılın var. Bu neyin çabasıdır. Ve tabi kide ülkemizin ileri olduğunu moda olduğunu sanması yüzünden bir şey bedava gibi herkeste var bir düşünün "Bu ne diye?" koyun sürüsü olduklarından hepsi aynı takılıyor. Tüm lisede erkeklerde deri ceket ve greyder var bir farklı olun yani sen öyle giyinince cool olmuyorsun koyun sürüsünün bir parçası oluyorsun. Kızlarda ise pişti olunca ağladıkları için tabi kide onlarda da telefon muhabbetti var hepsi son model telefon için kıçlarını yırtıyorlar.
Hepsi aynı farklı olun başka yön seçin ve kimseyi önemsemeyin. Gülümseyin millet lisede insanlar birilerini ezerken gülümser oysa onlar size laf söylerken gülümsediğiniz de onları takmadığınızı gösterir. Bu iyi bir şey. Ben kimseyi takmamayı karşı çıkmayı öğrendim. Hayatım evet kötü ama asla onlar dediklerini yapmayacağım ben onların o berbat laflarını duymayıp gülümseyip kıçımı göstereceğim.
Üzülmeyin millet üzülmeyi, ağlamayı çok denedim sadece kendime zarar veriyorum. Gülümseyin ve kulaklarınız onlara kapayın. Kötü sözleri sizde söylesin lise diye başladım nereye geldim neyse gülün, gülümseyin.
Becasuse you are beautiful
Koyunlar
İnsanlar neden bu kadar kişiliksiz. Ben Anadolu Lisesinde okuyorum. Bu liseyi kazandığımda sevinmiştim çünkü kendi zeka seviyemde olacağını düşünmüştüm ama sorun şu ki MEB'in sınavı sizi zekanız aynı ama kişilikleri berbat olan insanların yanına koyuyor. Bizim sınıf mesela ön yargı ve egoları tavan yapmış erkeklerin cinsellikten başka konuşmadıkları kızların ise erkeklerden ve dedikodudan başka konuşmadıkları gerçeği var. Ben farklıyım onlardan insanların her boklarını konuşmaları hoşuma gitmiyor. Ben bu yüzden uzak duruyorum erkeklerden tamam muhabbetim var ama üşengeç bir yapıya sahip olduğum için kalkıp bakmıyorum ne yapıyorlar diye ve her zaman ki aptal laflar başlar. Başlamasının sebebi insanların kendilerini korumaları için diğer insanlara saldırmaları ben psikolog olmak istiyorum ve onların psikolojisini anlıyorum. Berbatlar. Bir insanın arkasından konuşurken ona laf söylerken suratına bakıp yanındakine fısıldamak karşındakinin anlamayacağı mı anlamına geliyor ha ?
Ben dayanamıyorum bunlara beni anlamıyorlar. Tamam anladım kişiliğine saygım var ama sen neden bu kadar berbat bir kişiliğe sahip olursun ki?
Eğer benimki gibi bir sınıfa sahipseniz kendinize sizin gibi düşünen birini bulun ben bugün rahatladım çünkü sınıfımda benle aynı fikirde biri olan bir arkadaş buldum. Bu harika bir şey.
Annelere bir bilgi çocuğunuzu önyargılı pislikler olarak yetiştirmeyin.
People are bullshits
16 Şubat 2014 Pazar
Başlıyorum
Selam millet!
Blog yazmaya yeni başladım bende hayatı berbat olan dalga konusu olan birisiyim günlük tutuyorum ama bu konuları tek başıma paylaşmak zor oluyor bu yüzden burda size yazmayı düşünüyorum.
SIKICI BİR GİRİŞ Mİ OLDU ?
Blog yazmaya yeni başladım bende hayatı berbat olan dalga konusu olan birisiyim günlük tutuyorum ama bu konuları tek başıma paylaşmak zor oluyor bu yüzden burda size yazmayı düşünüyorum.
SIKICI BİR GİRİŞ Mİ OLDU ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)