Pişman mıyım? Evet. Peki geri dönmen için çaba gösterebilir
miyim? Hayır bu hakka sahip değilim. Sana ihtiyacım mı var? Evet. Sana
ihtiyacım var. Senin dostluğuna ihtiyacım var. Birinin bana nasılsın demesine
ihtiyacım var. Birinin yanında sahte gülüşlere ihtiyacımın olmamasına ihtiyacım
var. İçimde fırtınalar koparken bunu fak etmene ihtiyacım. Peki geri dönsen
seni kabul eder miyim? Hayır. Bana bana zarar veriyorsun dedikten sonra seni
kabul edemem. Sana zarar verdiğimi bile bile yanında duramam. Senin benle
konuşmana izin veremem. Peki hala zarar görüyor musun? Peki sustular mı? Peki
yardıma ihtiyacın var mı? O dipsiz kuyudan çıkabildin mi?
Yalandan arkadaşlarımızla ve gülüşmelerimizle boğulduğumuz o yalnızlık kafesindeyim.
25 Aralık 2016 Pazar
21 Eylül 2016 Çarşamba
YAŞA!
YAŞA!
Kendine değer vererek, var olduğunu bilerek, insan olduğunun farkına vararak YAŞA!
Yaşadığın her anın ve aldığın her nefesin değerini bilerek YAŞA!
Sana ne denirse densin YAŞA!
İnsanları boş ver. Etrafında senin hakkında yalan yanlış bilgiler veren, seni değersiz hissettiren insanları boş ver.
YAŞA!
Onlara inat YAŞA!
Onları duyma, kendi değersizliklerini sana yansıttıklarının farkına var ve YAŞA!
Kimsenin elinden bu muhteşem özelliği almasına izin verme.
Kendini sev çünkü bu dünyadaki seni en çok seven kişi sensin.
Kendini sev çünkü sevilmeye değer olduğunu bil. Bunu başkalarına yansıt.
Var olduğunu, nefes aldığını, kalbinin çarptığını, yaşadığını herkese göster.
Seni boşluğa atmaya çalıştıklarında ruhunun kanatlarıyla o boşluktan çık.
Onlar ne kadar denerse denesin senin var olduğunu göster.
YAŞA!
Dünyadaki en önemli insanmış gibi. Ki en önemli insan sensin.
YAŞA!
Harika olduğunu bilerek, bir boşluk olmadığını fark ederek YAŞA!
Bu dünyanın önemli bir sebep için geldiğini bilerek YAŞA!
YAŞA!
Onların kazanmalarına asla izin verme. Seni öldürmeyi başarmalarını sağlama.
YAŞA!
Kendin için, sevdiklerin için YAŞA!
Kendine değer vererek, var olduğunu bilerek, insan olduğunun farkına vararak YAŞA!
Yaşadığın her anın ve aldığın her nefesin değerini bilerek YAŞA!
Sana ne denirse densin YAŞA!
İnsanları boş ver. Etrafında senin hakkında yalan yanlış bilgiler veren, seni değersiz hissettiren insanları boş ver.
YAŞA!
Onlara inat YAŞA!
Onları duyma, kendi değersizliklerini sana yansıttıklarının farkına var ve YAŞA!
Kimsenin elinden bu muhteşem özelliği almasına izin verme.
Kendini sev çünkü bu dünyadaki seni en çok seven kişi sensin.
Kendini sev çünkü sevilmeye değer olduğunu bil. Bunu başkalarına yansıt.
Var olduğunu, nefes aldığını, kalbinin çarptığını, yaşadığını herkese göster.
Seni boşluğa atmaya çalıştıklarında ruhunun kanatlarıyla o boşluktan çık.
Onlar ne kadar denerse denesin senin var olduğunu göster.
YAŞA!
Dünyadaki en önemli insanmış gibi. Ki en önemli insan sensin.
YAŞA!
Harika olduğunu bilerek, bir boşluk olmadığını fark ederek YAŞA!
Bu dünyanın önemli bir sebep için geldiğini bilerek YAŞA!
YAŞA!
Onların kazanmalarına asla izin verme. Seni öldürmeyi başarmalarını sağlama.
YAŞA!
Kendin için, sevdiklerin için YAŞA!
10 Eylül 2016 Cumartesi
The Black Eyed Peas - #WHERESTHELOVE ft. The World DİNLE
Şarkı bundan tam 13 yıl önce yapılmış. 13. yılına özel tekrar yayınlıyorlar. Yeni klip ve yeni insanlarla. En büyük sebebi de tekrar artan terör olaylarından dolayı. İnsan klibi izledikçe ne kadar berbat bir dünyada olduğunu anlıyor.
Şarkı 13 yıl önce yazılmış fakat büyük ihtimal hiç bu kadar anlamlı olmamıştır.
13 yıl boyunca insanoğlunun hala aynı dertlerle uğraştığını daha da kötüleştiğini görüyoruz. Kendini gelişmiş sayan uygar insanoğlunun aslında tam 13 yıldır hiç değişmediğinin farkına varıyoruz. Hala nefret ve kin var. Hala ırkçılık var. Üsttekilerin kavgalarının çıkarlarının alttakileri etkilediğini gösteriyor. Takım elbiseli korumalarla etrafı çevrili olan tüm suçun onlarda olmasına rağmen hiç bir suçu olmayan acı çeken masum korumasız çocukların acıyı çekmesini görüyoruz. Çocukların ölü bedenlerini görüyoruz. Harabelerdeki insanları görüyoruz. Saraylarında köşklerinde oturanların çıkardığı savaşın gecekonduları yıktığını görüyoruz. Zenginin ölümsüzlüğünü fakirin faniliğini görüyoruz.
Çocukların savaşla büyümesini. Çocuklarına acıyla büyüyüşünü görüyoruz.
Ve tüm dünya soruyor 'Sevgi nerede?'
Bu kadar çocuk ölürken bu kadar insan acı çekerken nerede bu sevgi? Nerede merhamet? Nerede vicdan azabı?
Tüm dünya soruyoruz size takım elbiseli büyük adamlar. Sevgi nerede. Verdiğiniz barış sözleri nerede.
Barış sizin evleriniz için mi var sadece. Korunaklı odalarınız için mi var.
https://www.youtube.com/watch?v=YsRMoWYGLNA
3 Temmuz 2016 Pazar
TANRIM YAŞIYORUZ
Tanrım yaşıyoruz! Zorda olsa, acı dolu da olsa yaşıyoruz. Yaşıyoruz çünkü ölümden korkuyoruz. Ölümün getirdiği o soğukluktan, bilinmezlikten. Toprağa gömüleceğimiz o andan. Tanrım yaşıyoruz ve ölmek istiyoruz. Ölümden korkarak ölmek istiyoruz. O mutlu anları unutuyoruz. Acıları, stresi ve bize zarar veren her şeyi hatırlıyoruz. Fakat mutlu olmayı unutuyoruz. Elimize verilen cihazlarla yaşıyoruz. İnsanlardan nefret ederek ve korkarak yaşıyoruz. Zarar görürüz diye her şeyden uzaklaşıyoruz, uzaklaştırılıyoruz. Yere düşmemizden korkan ailelerimiz yüzünden en küçük kesikte ağlıyoruz. Yaşamak istemiyoruz. Tanrım yaşıyoruz korkarak. Dizlerimiz kabuk bağlamıyor artık. Ruhumuz acı çekerek güçlenemiyor. Acılar bize çok geliyor. Ve yine korkarak ölüyoruz. Tanrım yaşıyoruz. Acı çekmekten korkarak, yere düştüğümüzde elimizi tutacak biri olmamasından korkuyoruz. Ama yine de yalnız olmak istiyoruz. Tanrım dolunayın olmadığı günlerde gecenin karanlığından korkuyoruz. Karanlıktan korkuyoruz ama yine de siyahı seviyoruz. Tanrım odalarımızdan çıkmıyoruz. Çıkmaktan korkuyoruz. Bir kazaya kurban gitmekten korkuyoruz. Tanrım yaşıyoruz! Ama nasıl
26 Mart 2016 Cumartesi
DERİN BİR NEFES ALIN
Derin bir nefes almalı, biraz beklemeli, o sessizliği hissetmeliyiz. Sonra tüm gücümüzle içimizde tuttuğumuz o çığlıkları, beynimizi dolduran o seslerin hepsini dışarı atmalıyız. Nefesimiz kesilene kadar bağırmalıyız.
Hepimizin sorunları var. Hepimiz, aramızda en güçlü duran kişi
bile, kırılganız. Ve yaralarımızı sessizlikle, telefonlarımızla,
müziklerimizle, kitaplarımızla ya da uykuyla kapatmayı çalışıyoruz. Ve hepimiz
yavaş yavaş kabuğuna çekiliyor.
Ve bunun bizi güçlendirdiğini düşünüyoruz.
İşte en büyük yalan bu yalnız olmak, insanları uzaklaştırmak, dertleşeceğiniz
birinin olmaması bunların hepsi sizi daha çok kırılgan yapar.
O yüzden en azından bir tane dost edinin ve bir çok arkadaş. Yanında
ağlayabileceğiniz biri bulunsun, başınızı omzuna koyabileceğiniz biri bulunsun.
Ve her şey fazla geldiğinde, ve kafanız dolduğunda. Derin bir
nefes alın ve çığlık atın, bağırın her şeye. Sizi siz yapanları açıklayın.
11 Mart 2016 Cuma
YALNIZLIĞIN SİMGESİ İNSANLAR
Bazı insanlar vardır yalnızlığın simgesi gibidir. Daha doğduklarında
anda yalnızlık içlerine oturur. İşte böyle insanlar kalabalıkta olsa, dostları
da bulunsa hep yalnız oldukları gelir akıllarına. Ve kendileri halletmeye çalışır.
Böyle insanların hayatlarına girmek ya da onları
hayatlarınıza sokmak yapabileceğiniz en iyi şeydir. Çünkü bu insanlar siz
üzüldüğünüzde yanınızda olabilecek, siz ağladığınızda göz yaşlarınızı
silebilecek, bir annenin evladıyla gurur duyarmışçasına sizin yaptıklarınızla
gurur duyabilecek, bir babanın evladının yanında durması gibi durabilecek insanlardır.
Benim hayatımda böyle birkaç insan var. Ki onların hayatımda
olması beni ayakta tutabilen, benim kötü biri olmadığımı hatırlatan sayılı
şeylerden biri.
ESKİ BİR DOST
Siz mutlusunuzdur. Epey eğlenirsin o gün. Ve bir sınıfın
önünden geçerken kafanızı çevirirsiniz. Karşınıza eskiden dostum dediğiniz kişi
gelir. Suratınız düşer. Sonra biri gelir gülümsetir. Öylece içinizde buruklukla
geçersiniz.
Ben birini bıraktıktan ya da biri tarafından bırakıldığıma o
kişinin bir daha yanına canım cicim diye yaklaşacak bir insan değilim.
Ve bu iyi hissettirmiyor. Sadece geri döndüğümde hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak her şey değişmiş olacak. Ve ben dışarıdan bir izleyici
gibi kalacağım o hayatta. Ben daha önceden yaptım. Olmuyor.
O dostunuz dediğiniz
ama şimdi sizin için herkesten uzak olan kişi en çok da her gördüğünüz de, her
mesaj attığında içinizde bir buruklukla birlikte bir hissizlik oluyor. Ve o mesajı okuduğunuzda daha beter oluyor. Çünkü
orada biraz intikam, biraz acımasızlık, biraz da nefret bulunuyor.
Ki bunlar en zarar verecek duygulardır.
8 Mart 2016 Salı
ŞİİR YAZMAYA BAŞLADIM
Şiir yazmaya başladım. Tuhaf çünkü ben düz yazı insanıyımdır. Sayfalarca yazar, yazar sonra yırtar atarım. Şimdi düz yazıda cümlelerim birleşmiyor.
Şiir yazmak bana göre yarım kalmış insanların yarım hayallerinden oluşur çoğunlukla. Ve bu yarımlıklar şiirle bütünleşir. İnsan tam olarak bitiremediği cümlelerini şiire işler ve bu şiirler bütün gözükür.
Şiir yazmak belki de her ergenin lise döneminde geçirdiği bir evredir. Önemli olan yazmayı devam ettirmektir.
Yine bir şeyler saçmaladım teşekkürler.
Şiir yazmak bana göre yarım kalmış insanların yarım hayallerinden oluşur çoğunlukla. Ve bu yarımlıklar şiirle bütünleşir. İnsan tam olarak bitiremediği cümlelerini şiire işler ve bu şiirler bütün gözükür.
Şiir yazmak belki de her ergenin lise döneminde geçirdiği bir evredir. Önemli olan yazmayı devam ettirmektir.
Yine bir şeyler saçmaladım teşekkürler.
4 Mart 2016 Cuma
AKREP GİBİSİN KARDEŞİM
"Akrep gibisin kardeşim" Nazım Hikmet'in insanoğlunu en iyi anlattığı şiiri bence. İnsanoğlunun ne kadar kötü olduğundan, ne kadar zulüm yaşattığını fark etmesini sağlıyor bu şiir.
"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! "
"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! "
Herhalde bu şiir biz tarihin en uygar insanları anlatıyor. Ne kadar uygar olduğumuzu, ne kadar iyi olduğumuzu...
Bu şiir bizim ne kadar korkak, ne kadar umursamaz, ne kadar benzer olduğumuzu anlatıyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)